SES DÜNYAMIZIN DÖRT KÖPRÜSÜNÜ ANARKEN
Kültür Konseyi çok yönlü çalışmalarını gerek merkez binasında gerekse imkân zuhur ettiğinde değişik mekânlarda sürdürmeğe gayret ediyor. 20 Mayıs 2022 Cuma günü İTO’nun Fuaye Salonunda “Ses Dünyamızın Dört Köprüsünü Anarken” başlığı altında yapılan toplantıda, 4 büyük musikişinas hayatları, üslûpları ve nihayet kültür hayatımızdaki değerli vasıflarıyla anıldılar. Başkanımızın ekteki açılış konuşmalarından sonra Mehmet Güntekin yönetiminde Yasâri Asım Arsoy, Münir Nureddin Selçuk, Alâeddin Yavaşça ve Bekir Sıtkı Sezgin’i sırasıyla Fatih Salgar, Hüseyin Kıyak, Mehmet Güntekin, İncila Bertuğ anlattılar. Bilâhare Elif Ahıs Yunusoğlu’nun yönettiği Üniversite Korosundan Dilay Hacıosmanoğlu, Çağlar Metin ve Furkan Soylu tarafından okunan bestelere sazlarıyla İsmail Karaşin, Ecem Aytekin ve Emrah Kocaman refakat edeceklerdi. Toplantı konuşmacı ve sanatkârlara Kültür Konseyi yayınlarından “Kültür Meselelerimiz” başlığını taşıyan ikişer ciltlik teşekkür kitaplarının sunumu ile noktalandı.
SES DÜNYAMIZIN DÖRT KÖPRÜSÜNÜ ANARKEN
Dr. Metin Eriş
Muhterem Hanımefendiler ve Beyefendiler,
Bir milletin ebede uzanan yolculuğunda ayakta kalışının hukuki ve iktisadî değerlerinin sağlam oluşu ön almış görünür olsa da, esasta var olanın “Kültürel Değerlerin” olduğu bir gerçektir. Kültürel Değerler başlığı altında pek çok konu sayılabilir, ama hemen bütün değerlerin oluşmasında önceliği dil’e vermemek mümkün değildir. Dilin bütünleştiği unsur ise gönül gözüdür, ki bunu delillendirmenin en kısa yolu, sadece Türk Milletinin tarihi seyir içerisindeki varlığına bakmak yeterlidir. Asırlar boyu bağımsızlıklarını yitirmiş olan ama varlıklarını sürdüren Türk boyları bunun en önemli örneğidir. Yitirilen ve başkalaşan Türkler ve/veya başka topluluklar bulunduğunda dilin nekadar önemli olduğu ve kültürel yapısı ortaya çıkar. Dilin kelimelerle başlayan yansımasını gönül gözüyle tamamlanmasını sağlayan ise hiç şüphesiz Musiki’dir. Annelerin ninnileri, gönüle yansıyan musikinin temeli olmalıdır. Ve ağlayan bebekten yayılan ses, ise beni musikişinas dostlarımız affetsinler, herhalde musikinin doğuşunun temeli olmalıdır.
Musiki şüphesiz toplulukların ve milletlerin gönül zenginliğinin yansımasıdır ve coğrafyasındaki varlıkların tesir sahasını belirler. Tabii olarak farklılaşmayı da gündeme getirir. Ninniler dedik, ya efsanelere yön veren sayısız söyleşiler… Kelimelerdeki vurgular musiki değil midir? Bu yüzden toplumun genelinde yaygınlaşmış olan halkın musikisi ile yetişkinin musikisi kendi bünyelerinde şekillenmiş olur. Tabii olarak da toplumun elverdiği ölçüde de yeni nesillere intikal eder. Ninni, ağıt, türkü, şarkı ve sözsüz musiki bu yapı içerisinde şekillenir.
Bu noktada izninizle biraz çocukluk yıllarıma dönerek günümüzdeki yeni nesillerin tanımadığı gramafon ve taşplak döneminden bugüne gelirken ilk ve çocukluk yıllarımın tanışıklığı olan Münir Nurettin Selçuk ile Safiye Ayla’nın kulaklarıma yansıyan seslerini hatırlarken benim için ne bahtiyarlıktır ki bu her iki isme de ödül veren iki STK’nın yönetiminde bulunmuş olmak ne büyük şansımdır. Tıpkı Yaseri A. Arsoy ile Alaaddin Yavaşça hocaya unutulmayacaklarını yansıtan ödüllendirme de olduğu gibi. Doğrusu musikiyi severek dinlemek dışında bir eğilimim hiç olmadı. Konuda beceriksiz olduğum bir gerçek. Ama Cenab-ı Hakk musikideki, özellikle Türk Musikisi’nin güzelliklerinden haz duymayı bana çok şükür, engellemedi. Üstelik kader bugün kendilerini çok yönlü anacağımız ve rahmet dileklerimizi rikrettiğimiz 4 büyük ustanın Türk Musikisindeki unutulmayacak temellerinin sahibi olduklarını ziktetme şansını verdi. Bugünümüz için programın hazırlayıcısı olan Mehmet Güntekin kardeşime ve tabii olarak hocalarını tanıtma görevini üstlenmiş olan Fatih Salgar, Hüseyin Kıyak, İncilâ Bertuğ yanında konser bölümümüzü hazırlayan başta yönetmenleri Elif Ahıska Yunusoğlu’na ve Üniversite Korosu mensuplarına bu güzel toplantı salonunu toplantıya veren İTO Yönetim Kurulu ile Başkanları Şekip Avdagiç beyefendiye teşekkürlerimizi sunmak isteriz.